Pazartesi, Şubat 21, 2011

Yarıyıl Tatilinde Abant

Abant çok yazılan, çok bilinen, çok sevilen bir yöre. 4 mevsimi güzel. Ama Abant kar altında daha bir özel! Buz tutmuş gölü ile, kar üstünde gezinen faytonları ile, lapa lapa yağan karı ile bir masal diyarı adeta. Etrafını çevreleyen çam ağaçlarının üstü bembeyaz. Dalların arasında küçük gövdeleri ile yemek arayan kuşlar ötüşüyor.

Kırmızı göğüslü şakraklar, ispinozlar, karatavuklar ve illa ki serçeler. Karlı rampaların keyfini ise en çok çocuklar çıkarıyor. Lastik botların içinde tepeden aşağıya kayıyorlar. Yanaklar kıpkırmızı, başlıkları kar kaplı... Aşağı inince botlarını yine kollarının altına kıstırıp tepeye doğru tırmanışa geçiyorlar. Tüm bu çaba 30 saniyelik bir iniş keyfi için...

10 kez çık-kay yapan çocukları ancak 2 saatlik bir uyku toparlıyor! Harcadıkları enerjiden bitap ama yüzlerinde mutlu bir gülümseme ile öğle uykusuna yatıyorlar. Rüyalarında hâlâ o rampadan kaydıklarını görüyorlar. Abant sadece çocuklara değil, herkese iyi geliyor. Karın yarattığı beyaz masumiyet, insanın ruhuna işliyor. 2 gün kaçın Abant’a... Daha önce yeşiline doyamadığınız Abant’ı bir de kar altında görün. Enfes.

Uçmanın sihirli gücü

İlk çağlardan beri insanoğlu kendisinde olmayan uçma yetisine sahip kuşlara büyük hayranlık beslemiştir. Mağara duvarlarına çizilen resimlerle başlayan bu ‘kuşları kaydetme’ merakı, günümüzde ornito (kuş) fotoğrafçılığı denilen, teknik kapasitesi yüksek, tele lensler ile yapılan uğraş ile devam etmektedir. Kuş fotoğrafçılığı, kuşları rahatsız etmeden habitatlarında gözlem yapmak ile başlar. Kuş gözlemciliğinden farkı, fotoğraf tutkusunu da kapsamasıdır.

Bir çift kanadın peşinde, sabahın ilk saatlerinden akşamın son ışıklarına dek arazide olmayı gerektirir. Ülkemizde pek çok eski avcı artık tüfeklerini bırakıp dijital fotoğraf makineleri ve yüksek odak uzaklıklı lensleri ile birlikte doğa ve kuş aşklarını devam ettirmektedir. Zaten uçan bir kuş, ölü bir kuştan daha güzel değil midir? Kuş dünyası hayranları arasında yırtıcıseverler çoktur.

Ülkemizdeki yırtıcı kuşlar içinde hepimizin aşina olduğu ise, elbette şahinlerdir. Hele de kızıl şahinler, Anadolu’nun en alalı, en kınalı şahinleridir. Yine yırtıcı olan baykuşlar avlarını, çıkardıkları sesi takip ederek ele geçirirken kızıl şahinler gözleyerek bulur. Bu nedenle, bu mevsimde sık sık yol kenarındaki elektrik direklerinin tepesinde veya yapraksız yüksek ağaçların üzerinde çok sayıda kızıl şahin ile karşılaşabilirsiniz.

Keskin gözler büyük bir konsantrasyon ile av taramaktadır direk tepelerinde... Yağan kar ile kaplı araziler, onların besin arayışını zorlaştırır, bulmalarını imkansız hale getirir. Besin aramak için araziye inmiş kızıllar; üstlerinde gecenin kırağısı, gözleri yere dikili, büyük haşmetli kanatları iki yanda, uzun bacakları ile kayalık arazide dolaşarak av peşine düşerler. İşte o zaman, bu güzel uçuşlu harika yaratıkların, aynı insanoğlu gibi ‘bir lokma’ kavgasında olduğunu anlarım.

O özendiğim kanatların üzerindeki kırağı ıslaklığı, zor geçmiş birkaç günün kanıtı, soğuğun nazenin teleğine işlediğinin ıspatıdır. O ana, sessizce yattığı karın üstünde tanıklık eden ornito fotoğrafçısı ise bize masum görünüşlü beyaz karın doğadaki acı yüzünü göstermektedir!

Bankaya giderken kulak spreyini sıkmayı unutmayın!

Yıllar yıllar öncesinin reklamını anımsarsınız:

-Akbank’a mı gidiyorsun?

- Hayır, Akbank’a gidiyorum!

- Öyle mii? Ben de Akbank’a gidiyorsun sanmıştım! Eğer siz de reklamdaki amcalar gibi duyma zorluğu çekiyorsanız, piyasaya yeni çıkan kulak temizleme spreylerini deneyebilirsiniz. Konu ile ilgili olarak danıştığım çok değerli bir KKB doktoru, bu spreylerin yurt dışında da yaygın kullanıldığını, zararlı olmadığını ama kalıcı değil, geçici bir çözüm sayılması gerektiğini vurguladı. Ayrıca kulağın içinin karıştırılmasının çok tehlikeli olduğunu, her yıl çok sayıda hastanın kulağına anahtar, toka, şiş ve tığ (?!) sokarak kulak zarının kanamasına neden olduklarını belirtti.

Özellikle çocuklarda, kulak çubuğu kullanılmamasını, temiz bir tülbent ile kulak içinin silinmesini önerdi. Verdiği bilgilere göre, kum saatine benzeyen kulak yolunda, kulak salgısını oluşturan özel salgı bezleri bulunuyormuş. Salgının görevi, toz ve kum parçalarını tutarak zara ulaşmasını engellemekmiş.

Şayet kişi, kulağını içeri soktuğu cisimlerle temizlemeye kalkışırsa, bişon (kulak kiri) denilen bu birikimi kulak zarına doğru itermiş! İşte bu yeni çıkan spreyler, birikmiş, kurumuş, arkaya itilmiş kulak kirini yumuşatıp akıtmaya yarıyor! Sizin de işitme azlığınız, kulakta dolgunluk hissiniz, çınlama, kulakta gürültü gibi şikayetleriniz var ise, elbette en doğrusu hemen bir doktora başvurmanız. Ama ‘doktora değil, eczaneye giderim’ diyenlerden iseniz, eczacınıza danışıp bu yeni spreyler hakkında bilgi alabilirsiniz. Yeter ki kulağınıza şiş, tığ, anahtar sokmayın!

(05.02.2011 tarihli Cumartesi Postası'ndan alınmıştır.)