Çarşamba, Nisan 20, 2011

Ruhu Seyyah Akli Gezgin

İnci Tulpar
incitulpar@gmail.com
Ruhu seyyah aklı gezgin
02 Nisan 2011
Yazı Boyutu:
Böyle insanlar vardır. Vücudu bir masada iş kotaran ama aklı dünyada gezgin olan... Modern plaza insanı da olabilir, bir mağaza tezgâhtarı da, bir ilkokul öğretmeni de, bazen bir gazetenin köşe yazarı da! Gözü camdan gökyüzüne bakmakta, hayallenmekte... Kimbilir belki de Brezilya’da gezmekte, Yağmur Ormanları’nda yürümekte, Hawai’de maviye dalmakta veya Küba’da fotoğraf çekmekte... Ya da Antakya’yı özlemekte, Sümele’ye çıkmak istemekte, Göcek’i, Peri Bacaları’nı, Artvin’i, İğneada’yı düşünmekte...
İmrenmekte, özenmekte, en önemlisi ihtiyaç duymakta seyahate; diğer bir deyişle ‘hava değişimine’... Kendimiz uzaklaşamadığımızda da aklımızı salarız yollara. Olsun varsın, akıl değil midir ki, insanı insan yapan; en azından o gezsin o zaman. Hem akıl, vücuttan daha hızlı ve bedava seyahat edebiliyor! Çat orada, çat burada... İlk leylek sürülerini havada gördüm bu hafta sevgili Çepeçevre okurları. Demek ki, seyahat olasılığım var! Falcı bacı gerçek olsa; telveme bakla atıp suyuma külü katıp “Üjj vakte kadar, uzuuun bir yol...” der miydi acaba? Siz de gözünüzü çevirin bu aralar gökyüzüne. Tam leylekleri görme zamanı. Leylek görünce seyahat garantisi yok ama, en azından umudu var.
Kimi yazar kimi çizer
Karikatür ile yapılan mizah, dünyanın her yerinde entelektüeller tarafından değeri bilinen bir sanat dalıdır. Evet, hem mizahı, hem de karikatürü sanat tanımı içine dahil eden bir anlayışla yazdım bu tümceyi. Sanatın en önemli unsuru iletişimdir. Düşünce tarihinin gelişiminde iletişimin yeri yadsınamaz. Çizgi ise, tarih öncesinden beri olagelen tek iletişim metodudur. Çizginin bir düşüncesi, iletmek istediği bir mesajı olduğunda ‘karikatür’ dediğimiz grafik sanatı kullanır. Karikatüristler hem sanatçı, hem mizah ustası, hem de düşünürdür. Tarih boyunca az sayıda kadın düşünür ile karşılaşırız. Aynı durum karikatür sanatı için de geçerli.
Bu dünyada olması gerekenden çok daha az sayıda kadın karikatür sanatçısı var! Olanlar da genellikle ‘kadın’ ile ilgili sosyal farkındalık yaratmaya yönelik çizimler yapıyor. Bu nedenle ‘kadın karikatürist, eşittir feminist’ gibi yanlış bir algılama ortaya çıkabiliyor. Baştan söylemeliyim ki, aslında durumun feministlik ile ilgisi yok. Kadınlık ile ilgisi ise çok! Şöyle ki: Kadınların da yer aldığı toplumsal değişimler her zaman kalıcı ve etkili olur. Bazı kadınlar da bu değişimlerde çizgileri ile yer alıyor, ‘herkes için daha adil bir dünya’ hayali ile çiziyorlar. Örneğin, Birleşmis Milletler’in ‘Barış İçin Karikatür’ oluşumu kapsamında, New York’tan bir kadın karikatürist olan Liza Donnely, Suudi Arabistan, İran ve Türkiye’den kadın meslektaşları ile bir araya gelerek ortak çizimler yapabiliyor.
Türkiye’nin ilk kadın karikatüristi kabul edilen Selma Emiroğlu’ndan günümüze dek, pek çok kadın karikatürist, mizah dergileri, karikatür kitapları veya gazete köşelerindeki küçük alanlarında bizlere günlük gülümsemeler sundular. Gülümsetirken de önemli mesajlar verdiler. Ramize Erer, Göksu Gül, Meral Onat, Gülay Batur, Çılgın Bediş’in çizeri Özden Öğrük, Piyale Madra... Maalesef, bugün basınımızda pek az sayıda karikatür yer almakta... Nedenlerini hepimiz biliyoruz. Halbuki karikatür, bir sayfa yazının anlatamadığını ‘3 cm’e 5 cm’ bir kutucukta ne güzel anlatıyor!
Madem “Değişimlerde kadınların rolü yadsınamaz” dedik, o zaman karikatürün hem medyada, hem de diğer görsel basında hak ettiği yeri bulabilmesinde, kadın karikatüristlerimize artık daha çok ihtiyaç var! ‘Yarın çocuklarımıza bırakacağımız Dünya’yı tanımladığımız zamanları yaşadığımız bu günlerde, karikatür sanatının ve karikatüristlerin, en az yazarlar kadar kamuoyu üzerinde etkili olduğuna inanıyorum. Kimi ‘çizer’, kimi ‘yazar’ ama korkmayın kıyamet bundan kopmaz!
Toplulukta cep muhabbeti
Son zamanlarda çok sık rastladığım bir sahne var; 2-3 kişi yemek yerken aralarından biri mutlaka cep telefonu ile konuşuyor. Konuştuğunu, hem aynı masada yediği insanlar hem de mekândaki diğer müşteriler dinlemek zorunda kalıyor. Aynı sahne bankalar için de geçerli. Sıra almış beklerken yanınızda oturan veya ayakta duran kişinin tüm konuşmasını dinleyebilirsiniz. Veya çocuk parkları! Anneler, bakıcılar sürekli telefonda! Ya alışveriş marketlerine ne demeli? Kasada, raflara bakarken, giysi seçerken sürekli bir ‘dış ses’ var! Sizi, arzunuz dışında onun hayatına dahil olmaya zorluyor! Gelen telefonu yanıtlamanız mutlaka gerekli ise, diğer insanlardan uzaklaştıktan sonra konuşmanızı tamamlayabilirsiniz.
Düşünceli ve nazik olmak, biraz rahatımızı kaçırıyor elbette! Kalk, uzaklaş, konuş, yerine dön filan, uzun işler! Ama unutmayın, bir gün siz de bir karı-koca kavgasını, bir çek senet anlaşmazlığını, bir sindirim zorluğu problemini, bir ‘kuaför saçımı yaktı şekerim’ muhabbetini; tam güzel ve romantik yemeğin ortasında, öğle tatilinde gözlerinizi kapattığınız güneşli bir bankta veya çocuğunuz ile hayattan çaldığınız birkaç huzurlu park dakikasında dinlemek zorunda kalabilirsiniz! Gelin, birbirimize zulüm etmeyelim. Zaten dolu kafaların istiap haddini doldurmayalım. Cep telefonlarımız ile kıyıda-köşede diğerlerini rahatsız etmeyecek şekilde konuşalım!
(26.03.2011 tarihli Cumartesi Postası'ndan alınmıştır.)