Pazartesi, Şubat 22, 2010

Amsterdam İzlenimleri ( yazı tarihi Ağustos 2008)

Amsterdam benim çok merak ettiğim bir şehirdi. En sonunda görmek kısmet oldu.
Ilk izlenim olarak büyük bir üzüntü ile çok pis bir şehir olduğunu düşündüm.
Kanalları, sokakları pis. Çöp ve atık içinde.
Öyle ki kanallarda boş içki şişeleri , pet şişeler, kağıtlar yüzüyor ve suyun rengi pis bulanık bir yeşil. Etrafta kanal temizleyen görevli temizlik botu gibi bir çalışma göremedim.
Amsterdam tamam pis ama aynı zamanda da ilginç bir şehir.
Evler , yapılışları, tepelerindeki makara sistemi , duvar süslemeleri, kabartmalar, heykelcikler göz alıcı. Amsterdam'da ki kanal evlerinin girişleri ve merdivenleri çok dar olduğu için, eşyalar evlere çatının altına takılan bir makara ile çekilerek pencerelerden içeri alınıyormus. Makaraları ve tepe pencerelerini fotoğraflarda görebilirsiniz.
Amsterdam insanları keyifli, bisikletsever, turistlerden bıkmış, Avrupa'da en az ortalama çalışma saati ile en yüksek gelire ulaşan bir nüfus. Bisiklet yaşamın o kadar içinde ki; bebeleri, küçük çocukları, takım elbiselileri, yüksek topukluları, market alışverişi yapanları, bisikletlerin üzerinde büyük bir rahatlık ve seri şekilde hareket ederken görmek mümkün.
Amsterdam şehir merkezinde kanal boyunda tekne evleri fark ediyorsunuz. Bunlardan resmi izinli olanlarin içinde elektrik ve ısınma için doğal gaz bağlantısı mevcut, kaçak olanlarda bu fasiliteler yok. Son yıllarda etrafa yapılan banliyöler ile oldukça gelişmiş bir çevre yaşam ağı kurulmuş. Bisiklet yolları olduğu için arabalar tarafından rahatsız edilmeden gayet efektif ve zevkli bir ulaşım ağı oluşmuş durumda.
Amsterdam havası yazları 19-20 C civarında. Bize göre Ağustos ayı için oldukça serin. Gideceklerin temkinli olması hatta ara ara bastıran yağmurlara hazırlıklı olması iyi olur.
Amsterdam'da ilk durak Ann Frank'in evi idi. Burayı ziyaret edeceklerin sabah oldukça erken saatte oraya ulaşmaları sıra beklememek adına önemli. Insanın içini acıtan etkileyici ve görülmesi gereken bir lokasyon. En üzücü olanı da orada gün ışığı görmeden yaşanan 2 yıl sonunda sonucun yine de değişmemiş olması. Holokost sırasında kamplarda ölenlerin sayısı yaklaşık 4 milyon. Bunlardan birinin bile hikayesi insanı derinden yaralıyor.
Burcu ( 10 yaş) ziyaret sırasında çok üzüldü, ve durmadan nedenler, niçinler, nasıllar hakkında sorular sordu, dozunu yaşına göre ayarlayarak açıklamaya çalıştık.
Can ( 5.5) pek kavrayamadı ve sadece evi ziyaret ettiğimizi düşündü ki bence çok da iyi oldu.
Ann Frank'in evinden çıkınca 100 mt ileride Lale Müzesi denilen bir yer var ki, bence Türkler açısından çok ziyaret edilmesi gerekmiyor. Lale'nin tarihçesi, yerleşimi, yetiştirilişi ve çeşitleri hakkında bilgi veriyor ve bol bol Osmanlı padişahları, Lale Devri ile ortalama kalite ve ilginçlikteki lale motifli çini örnekleri sergileniyor.
Madame Toussad müzesi yine yakın sayılabilecek bir mesafede ama sıra çok olduğu ve asıl hedef Van Gogh müzesi olduğu için biz ziyaret etmedik.
Gezinin en tatmin edici aktivitesi, elbette ki Van Gogh müzesi idi. Eğer Van Gogh seviyorsanız ve bu dahinin eserleri, hayat hikyesi size ilginç geliyor ise; hayatın bir aşamasında mutlaka uğranması gereken bir yer...
Anlatmak okuyan icin uzun ve sıkıcı olabilir. Çok kalabalık, çok turist dolu ve resimleri incelemek, hikayelerini sindirmek için kalabalıktan dolayı yeterli fırsatı bulamıyor insan.
Yine de müthisti. Amsterdam'ın asıl büyük müzesi ise, Rijks Museum. 17 yüzyıl Dutch ressamların Golden Age - Altın Çağ resimlerini - genellikle dönemin kalbur üstü aristokrat, bürokrat ve zengin tacirlerinin portrelerini görmek isteyenler için ziyaret edilesi bir müze. Vermeer ve Rembrandt eserleri göz alıcı. Sanat Tarihi majorı olan veya resim sanatına özel ilgi duyanlar için muhteşem bir görsel şölen.
Yine Rijk müzesinin alt katında, özellikle kız çocuklarının bayılacağı bir oyun evi kolleksiyonu var. Porselenden yapılmış, altın yaldızlı boyalar ile boyanmış, kat kat , inanılmaz büyüklükteki oyun evleri tüm küçük detayları ile birlikte sergileniyor.
Maalesef fotoğraf yasağı olduğu için örnek foto yükleyemiyorum ama müzenin kendi linkini ekliyorum ki, merak edenler sanal bir tur yapabilsinler:)
http://www.rijksmuseum.nl/aria/aria_assets/BK-NM-1010?lang=en&context_space=aria_encyclopedia&context_id=00050219
Veee olmaz ise olmaz, kanal turu... Şehrin nasıl su ile iç içe bir tarihi ve coğrafyası olduğunun anlaşılabilmesi için harika fırsat. Yorgun ayaklara da gayet iyi geliyor:)
Çiçek marketi, yürüyerek şehir turu, çeşitli kafeler şehri tanımak için uğranılabilecek yerler.
Fotolar ektedir:)
http://picasaweb.google.com/incitulpar/Amsterdam?authkey=EiJmNejr4xE
Sevgilerimle

Inci