Pazartesi, Şubat 22, 2010

Brüksel İzlenimleri (yazı tarihi Ağustos 2008)

Gezinin son durağı, Brüksel idi. Brüksel gösterişli diğer Avrupa şehirleri ile karşılastırıldığında, ilk başta çok albenisi olan, veya turistlerin öncelikli tercihi olan bir şehir değil. Ama ben çok sevdim:)
Avrupa Birliğinin başkenti olduktan sonra, gördüğü ilgi biraz daha artmış durumda.
Şehrin dış eteklerindeki mahalleler çeşitli halkların yoğunlukla yaşadığı yerler. Çin, Arap, Türk mahalleleri değişik oryantal dokuları ile hemen fark ediliyor. Şehir merkezi ise; bana biraz Paris'i anımsattı . En ünlü meydan olan Grand Markt, etrafında gösterişli binaların olduğu küçük bir meydan. Biraz Floransa, biraz İzmir havası var sanki..Ağustos ortasında meydan yerlere serilen törf üzerinde oluşturulan çiçek festivali burada yapılıyor. Biz orada iken festival hazırlıkları başlamış idi. Bittiğinde 800,000 den fazla çiçeğin oluşturduğu renkli motifli bir çiçek halısı çıkıyormuş ortaya.
Royal Museum of Fine Arts'da Brueghel bölümü dışında oyalanmadık ve en merak ettiğim, ve giderseniz ''görmek gerek ''diyebileceğim MIM; Müzikal Enstrümanlar Müzesine geçtik.
İçinde her türlü, her zamandan, neredeyse tüm değişik örnekleri bulunan 2000 den fazla enstrümanın ve ülkelere göre dağılımları ile birlikte sergilendiği bir müze. Müzenin binası da Art Nouveau tarzında yapılmış , eski bir İngiliz mağazasından dönüştürülmüş enfes bir bina. Çocukların gezi genelinde en favori lokasyonlarından biri de burası oldu çünkü, müze girişinde herkese verilen kulaklıklardan; önünde durduğunuz enstrümanın sesi, tınısı ve bestesi geliyor.
Hem gezip, hem tempo tutabilir hatta bazen içinizden gelen bir iki dans figürüne kendinizi kaptırabilirsiniz:)
Belçika Royal Palace , kraliyet ailesinin sarayı, yaz aylarında seromoni odalarını ücretsiz olarak halka açık tutuyor. Güzel bir saray. Özellikle balo salonunun büyüklüğü, yer kaplamaları ve avizeler göz dolduruyor. Sırada beklerken arkamdaki çok şık, çok Avrupa'lı iki hanıma, ''Belçika Kraliçesinin adı Beatrice mi acaba diye sordum , ama fena yanilmisim:)
Beatrice Hollanda'nın kraliçesi imiş:) Belçika Kraliçesi Paola imiş ve kendisi İtalyanmış.
Daha sonra anladığım kadarı ile Belçika Kraliyet ailesi magazinlerde yer almıyor ve bununla da gurur duyuyorlar. Ingilizler gibi kraliyet ailelerinin magazin gündemi olmasını nahoş sayan bir halk Belçikalılar da ve Kraliçelerinin ülkenin resmi dili Flamanca'yı bilmemesine bozuluyorlar.
Bu kadarcık dedikodu sonrası, gelelim ünlü küçük çocuk heykeline. Sanırım bu heykelin bu kadar ünlü olmasına en çok Belçikalı'lar şaşırıyor ama öyle işte:)
Sevimli ve tahmin ötesi küçük bir boyutta... Heykel, sembol vs deyince hep büyük ebat beklentim varmış sanırım ki, küçücük çeşmesi üstünde su akıtan bronz heykelcik süpriz oldu:) Bu ufaklığın gardırobu varmış ve içinde yılın çeşitli zamanlarında giydigi 650 kıyafeti varmış.
Biz gördüğümüzde ise, gayet çıplaktı:)
Şehrin bu bölgesine giderken Rue de Chapaliers üzerindeki Dandoy''a uğrayıp Belçika Waffle'i yemenizi öneririm. Şehrin her yerinde waffle ve dondurma satan küçük dükkanlar var ama Dandoy bizim İstiklal Caddesi'ndeki profitrolcü İnci gibi küçük, eski ve lezzetli waffle yapan bir patisseri. Turistik Rehber kitaplarda önerilen Atomium ve MiniEurope vakit olursa görülebilir ama şehrin epey dışında, ve MiniEurope çocuklara ilginc gelebilecek bir yer olmasına rağmen ; uğranması gereken bir lokasyon değil. Pazar günleri Charles Bull meydanında bizim Ortaköy pazarına benzer takı-tuka pazarı kuruluyor. Tesadüfen rastladık, Afrika kolyeleri, şallar, şalvarlar, otontik eşyalar satılıyor.
Şehrin içinde çok hoş danteller satan dükkanlar var. Elbette çukulata'nın envai çeşidi , her form ve tat bulunabilirliği ile satılıyor. Çukulata sevenler dükkanları dolduruyorlar:)
Belçika'da yemek deyince akla hemen kereviz, pırasa ve yeşillikler ile pişirilen midye çorbası geliyor. Çeşitli yerlerde beyaz şaraplı veya sade olarak da bulmak mümkün.
Şehrin icinde Leon uygun fiyatlı ve lezzetli kum midyeleri ile herkesin ilgi gösterdiği bir restaurant. Bulunduğu bölge Çicek Pasaji ve civarındaki balık pazarı lokantalarını anımsatıyor. Her masada boş midye kabuklarının ortaya getirilen büyük kaseye düşerken çıkardığı takırdama sesini duymak ve midye dağlarını görmek mümkün.
Belçikalılar, dışarıda yemeği seven, çoluk çocuk uzun saatler boyunca yemek keyfi yapan bir millet. Iyi yemekli ve iyi fiyatlı restaurantlar için lokal halkın ilgi gösterdiği yerlere yönelmek gerek. Şehrin turistik bölgesi olan Grand Markt tarafında değil, daha çok Saint Catherine Kilisesi'nin olduğu Old Canal - eski kanal bölgesinde ; çok hoş keten örtülü, servisi ve menüsü üst düzey yerler var. Tipik bir Belçika kuzini için, La Bella Maraichere'iyi önerebilirim.
Sonucta nereyi tercih ederseniz edin, Brüksel mutfak olarak çok zengin ve hoş restaurantlar ile dolu bir şehir. Brüksel'in civarında görülmesi tavsiye edilen Brugges ve Gent şehirlerini kısıtlı zamanda ziyaret edemedik. Gören arkadaslarim çok tavsiye ediyorlar, umarım yolunuz düşerse sizler görebilirsiniz.
Son olarak da seyahatlerde rehber kitap olarak DK Eyewitness Travel serisinin Top 10 kitaplarını tavsiye ederim. Kompakt, yönlendirici ve bilgilendirici. Derinlemesine değilse bile, zaman kısıtlaması olanlar için yeterli açıklamayı , zorlanmadan bilgi edinimini kolaylaştırıcı kitaplar. Fiyat ve hacim olarak da benzerlerinden avantajlı . Akmerkez Remzi'de pek çok şehir için bulunabiliyor:)
Fotolar için link adresi şöyle:)
http://picasaweb.google.com/incitulpar/Bruksel?authkey=oTxbLtWWOhM
Sevgiler
Inci