Çarşamba, Aralık 22, 2010

Lahana Bamya

İnci Tulpar
incitulpar@gmail.com
Lahana-bamya ile modern kadının 38 bedenlik ilişkisi
04 Aralık 2010
Yazı Boyutu:
Dizilmez yüz bin, bir ipliğe, bamya gibi/ Arslandır o, arabayla gezer lahana/ Hiçbir zevk ve mutluluk, anlaşıldı, olmazmış onsuz/ Olur mu helva söyleşileri, olmazsa eğer lahana/ Layıktır, ona İlhami, her türlü övgüler yazsa Lahanacım, lahanacım, lahanacım, lahana!...” Nasıl ama? Tam diyete başlamadan önce buzdolabına mıknatıslanacak ilhamda bir şiir, değil mi? Bu dizelerin yazarı Şair İlhami, yani Padişah 3. Selim! “İlahi İlhami” diyesi geliyor insanın! Amacı da saray aşçılarına sağlıklı yemek yapma mesajı vermek değil, Osmanlı zamanında kurulan iki spor takımından Lahana Spor’a destek olmak ve diğer takım Bamya Spor’u aşağılamakmış! O zaman da devlet büyükleri hakikatli spor taraftarıymış anlaşılan! Lahana Spor Merzifon vilayetinin, Bamya Spor Amasya vilayetinin takımlarıymış. Peki ne yaparmış bu kulüpler? Futbol mu oynarmış acep?
Hayır efenim, ne münasebet! Kılıç, pala, usta binicilik ve cündü, yani cirit karşılaşmaları yaparlarmış... “Nereden nereye” demeyelim, hemen gelelim lahananın günümüzdeki faydalarına... Lahana, artık bir spor külübüne adını veremese de hanımların esaslı kurtarıcısı. Hem ekonomik hem kalori olarak! Bir kocaman lahana 3 lira! Sar sar koy, dolma olsun... Kes kes bastır, turşu olsun... Haşlayarak ye, zayıf olursun! Eh yani, daha ne olsun! Ki olur da; çorba olur, börek olur, salata, kapuska olur...
Biraz uğraşsak, reçeli bile olabilir mübareğin! Bamyaya gelince; favori sebzelerimdendir. Bol domatesli, varsa koruk sulu, soğanlı, hem de sarımsaklı, ekşiyi yiyince kehribar rengine dönen yeşil tombul bamyaları önce seyreder, sonra mis gibi dumanını içime çeker, ardından da taze ekmek batırarak afiyetle yerim! Ertesi gün de karşıma koyduğum lahana ile bakışarak beden hesaplarına yeniden girişirim ama heyhat, hayat bu! Önemli uyarı: Doktorunuza danışmadan diyete başlamayın! Kaynak; İstanbul’da bir Zürafa Sunay Akın.
Guruyum, gurusun, guru!
‘Guru’ gerçek anlamda dini veya ruhani lider anlamında olmasına rağmen günümüzde her türlü uzman için kullanılmaktadır. Örneğin pazarlama gurusu, finans gurusu dediğimizde aklımıza, kaval çalarak ruhunu arıtan bir Hintli değil, Hugo Boss takım elbiseli, kravatlı iş adamı gelmektedir.
Peki siz de ‘bir şey gurusu’ olmak ister misiniz? Emlak gurusu, futbol gurusu, mahallenin gurusu....
İnkılap Yayınları’dan çıkan Stephen Law Felsefe Rehberi’nin ‘Sözde Bilgelik’ kısmına geldiğimde çok eğlendim.
Çünkü Law hepimize nasıl guru olacağımız konusunda çok basit bir öğüt veriyor, adeta yol gösteriyor. İşin sırrı; a-ğ-ı-r, a-ğ-ı-r konuşmak! Bahsettiğiniz konu ne kadar bilindik olursa olsun, başınızı hafifçe sallayarak t-a-n-e, t-a-n-e çıkarın sözcükleri ağzınızdan. Ardından da manalı bir sessizliğe bürünün! Mesela, kahvede otururken “E.m.l.a.k ...çok iyi bir y.a.t.ı.r.ı.m... aracıdır” deyin. Veya altın gününde “K.a.d.ı.n, ne altın ister, ne pırlanta, s.a.d.e.c.e ...s.e.v.i.l.m.e.k ister” deyiverin! Sonra susup enginlere dalın! Etrafınızdakilerin “Doğru, doğru” diye mırıldandıklarını duyacaksınız! Araya da tanıdık kelimelerin yerine geçen bir-iki şık jargon serptiniz mi tamamdır! Artık siz de bir gurusunuz! Hadi bakalım, denemesi bedava!
Çağan Irmak ve Miyazaki
Prensesin Uykusu’ adlı filmi seyrettim. Çok beğendim. Sizlere filmi anlatmayacağım, zira kendiniz görmelisiniz! Yine de en çok anlatımın animasyonlar ile yapıldığı bölümdeki senaryo derinliğini ve animasyon tekniğini beğendiğimi söylemek istiyorum. İlk anime bölümün filmin içinde konumlandırıldığı yerden ve çarpıcı anlatımından çok etkilendim. Ve diyorum ki; Çağan Irmak ülkemizin ‘anime sinema ustası’ da olmaya adaydır. İmaj Animasyon’u da tebrik etmek gerekli. Fransız sinemasını aratmayacak güzellikte bir çalışma sergilemişler. Miyazaki filmlerini seven ‘masallara inanan büyükler’ sırf anime bölümler için bile filmi görmeli. Diğer seyirciler de bir nebze umut ve ruhun naiflikten alacağı hazzı tatmak için izleyebilirler.
Karmanı kendin kar!
Adam Fawer’in çok satanlar listesindeki kitabı ‘Olasılıksız’ın tek cümlelik bir özeti var: Nihai tek gelecek yoktur! Adam Fawer’a göre gelecek bir olasılıklar sinsilesidir ve seçtiğiniz tercih geleceğinizi doğrudan etkiler. Girdiğiniz sokağa girmemek, bindiğiniz uçağa binmemek, yediğiniz yemeği yememek sonucunda bile, ‘zamanda’ pek çok yanyol oluşur. İnsanın o yanyolların hangisini seçeceği, geleceğini oluşturmasındaki en önemli etkendir. Fawer’ın bu teoremini tesadüflere, şansa, karmaya ve hatta bilime bağlamak mümkün.
Tesadüfler başka bir yazının konusu olarak kalsın, biz şimdi karmaya dalalım! Karma (evrensel enerji) inanışında, kişinin yaptığı hiçbir hareket sonuçsuz kalmaz, kişinin mukadderatının belirlenmesinde bir neden oluşturur. Hiçbir neden de, herhangi bir sonuç yaratmadan yok olup gitmez. Felsefe ve bilimde ise, oluşan sonuçları baştaki nedenlere bağlamak ‘nedensellik kuralı’ olarak adlandırılır.
Tüm bu büyük kavramları, hayatı anlamlandırma çabalarını, evreni, kozmik düzeni, enerjiyi, bilimi, felsefeyi birbirine bağlama uğraşlarını, oturup kuramlar ve kargaşalar üzerinde uzun uzun konuşmayı, gece yarısı sohbetlerini, okuduğumuz kitaplardan alıntılar yaparak, eli kolu sallayarak, heyecanlı heyecanlı tartışmayı taaa 20’lerin ilk yarısında bıraktığım zamandan beri benim inandığım tek karma ise ‘iyilik yap, iyilik bul!’ Güldür güldür, çağıl çağıl bir karmaya ulaşmak için ise tarif şöyle; Sabah tanımadığına gülümseyerek selam ver; Arkadan gelene kapıyı tut; Aç insanı, köpeği, kediyi doyur; Ve bilerek kalp kırma! İşte bence bu kadar basittir insanın karmasını kendisinin karması. Siz yine de fırsat bulup okuyun Adam Fawer’ı, ‘Adam’ gayet güzel yazmış. ‘Olasılıksız’ gümbür gümbür bir bilim kurgu !
(Bu yazı 27.11.2010 tarihli Cumartesi Postası'ndan alinmistir